Hakkımda

13 Ocak 2011 Perşembe

Mutlu Kurabiyeler...

Çocuk diyince kesinlikle görselliği güçlü olan şeylerin önemi aklınıza gelmek zorunda. Cart kırmızı bir araba ilgilerini çeker, ya da parlak simli pullu bluzler. Yemek yerken bile süslü püslü şeyleri görsün deli olurlar. O yüzden renkli şekerlere bayılırlar, belki tatları çok da güzel değildir ama görüntüsü güzeldir ve o da yeter.

Ben geçen yıl biriyle ve onun müthiş kurabiyeleriyle tanıştım. Çok güzel, özel, lezzetli kurabiyeler yapıyor. Ben onunla tanıştığımda henüz kurs vermeye başlamamıştı. Şimdi ise veriyor. Kesinlikle katılmanızı öneririm. Ben gideceğim bile :)) Bilgi için http://mutludukkan.blogspot.com/

İşte konuşan kurabilyeler...










Nasıl? Harikalar değil mi? Ellerine sağlık Zeynepcim :))

12 Ocak 2011 Çarşamba

KORKAK MİKROPLAR...

Ellerimizi sabunla yıkadığımızda mikroplardan kurtulursunuz... Kahraman Sabun... :))

ÇOCUK BABASINA SORAR...

Durum özetleyen bir fıkrayı paylaşmak istedim. Yorumsuz :)))

Çocuk babasina sorar: "Baba politika nedir?" Baba söyle der: "Bak oglum, ben eve para
getiriyorum, öyleyse ben kapitalistim. Annen parayı yönetir, öyleyse o hükümettir. Deden paranin doğru idare edilip edilmedigine dikkat eder, öyleyse o da sendikadir. Hizmetçi kiz ise isçi sınıfıdır. Bizlerin ise tek hedefi vardir, senin rahatligin. dolayisiyla sen de halksin ve altinda bezi ile yatan küçük kardesin ise gelecektir. Söyle bakalim anlayabildin mi?"

Çocuk düsünür ve o gece babasinin anlattiklarini düsünecegini söyler. Gece yarisi cocuk uyanir. Çünkü kücük kardesi altini pisletmistir ve aglamaktadir. Ne yapacagini bilemeyen çocuk anne ve babasinin yatak odasina gider. Annesi yalniz ve derin bir sekilde uyumaktadir, öyle ki onu uyandiramaz. hizmetçi kizin odasina gider. Bakar ki babasi hizmetçi kizla yatmaktadir. Dedesi de pencereden gizlice onlari izlemektedir. Hepsi öyle mesguldürler ki çocugun orada oldugunu  farketmezler bile. Çocuk hiçbir sey yapamadan yatagina geri döner.

Ertesi sabah baba çocuga kendince politikanin ne oldugunu anlatmasini ister. "Evet" der çocuk, "kapitalizm" isçi sinifini kötüye kullaniyor... Sendika bunu seyrediyor... Bu arada hükümet uyuyor... Halk ise dikkate alinmiyor... ve gelecek bokun içinde yatiyor!
 
İste politika budur.... :)

6 Ocak 2011 Perşembe

ADI'M ADI'M ANADOLU....

Hergün takip ettiğim, gazeteyi alamasam bile internetten kesinlikle okuduğum köşe yazarları vardır. Emin Çölaşan, Necati Doğru, Mehmet Türker,Yılmaz Özdil bu köşe yazarlarından bazıları.

Pazar günü Yılmaz Özdil'in bir yazısı beni çok duygulandırdı. Siz de okurken benim gibi "Evet ya, gerçekten doğru" diyeceğinizden eminim. Hatta tanıdıklarınızın çocuklarının isimlerinden örnekler vereceksiniz. Paylaşmak istedim. Buyrun lütfen... :)

Sevgili babam “yeni yılın ilk bebeği”dir. Nüfus kağıdında 1 Ocak yazar.
*
Halbuki, boşver 1′i, ocak bile değildir… Yaşı 60′ın üstündeki pek çok Anadolu çocuğu gibi, kazık kadar olduktan sonra, anca çıkarılmıştır nüfus kâğıdı… Sorardık babaanneme mesela, “Emmioğlundan iki güz önce doğdu” derdi. Emmioğlu ne zaman doğdu? Hala kızından üç kış sonra… Dolayısıyla, nüfus memurunun marifetidir, yalandan doğum tarihine sahiptir.
*
Ağabeyime “Yıldırım” adını koymuş, babamın patronu… Ben doğunca da “Şimşek” koymak istemiş… Dedem zaten fikrini sormuyorlar, için için dolu, “Ben torunuma at ismi koydurmam” diye isyan etmiş, neticede kafiyeli olsun bari, Yılmaz’da uzlaşmışlar. Uysa da koymuşlar, uymasa da koymuşlar yani… Pembe zıbın giydirip, “Yıldız” koymadıklarına şükrederim!
*
Ve, bu iki nedenle, “yeni yılın ilk bebekleri” ve “isim”leriyle pek ilgilenirim.
*
2011′in İstanbul’daki ilk bebeği, Beyzanur… Ankara’da Bedir, Bursa’da Muhammed, Nevşehir’de Yemen, Eskişehir, Balıkesir ve Manisa’da Enes, Trabzon’da Hüsna, Adana’da Cuma, Aydın’da İkranur, Kars’ta Amine, Erzurum’da Yüsra…
Malatya’da Recep Tayyip.
*
Allah analı babalı büyütsün.
*
1940′la 60 arası, Mehmet, Mustafa, Ali, Ayşe, Fatma, Hatice gibi, İslami görünmekle beraber, aslında, dedelerin ninelerin isimleri verilirdi çocuklara… Yeni ve farklı isimler aranmaz, kalpleri kırılmasın, gönülleri olsun diye, büyükler yaşatılırdı torunlarda.
*
70′lerde, özellikle kızlarda, köyden kente göçün, popüler kültürün, acı vatan’ın izleri görülmeye başlandı… Türkan Şoray’ın Türkan’ı, Hülya Koçyiğit’in Hülya’sı, Filiz Akın’ın Filiz’i, gurbet hasretinin Özlem’i, Ümit’i, Dilek’i, Kader’i yazıldı bebelerin nüfüs kâğıtlarına.
*
80′lerde çoğunluk tablosu değişmedi ama, darbeyle birlikte Deniz Gezmiş’in Deniz’inde patlama oldu adeta, Eylem, Özgür, Devrim, Turan, Alp, Asena, Ülkü, Tolga, Kaan, Aybüke, Uygar, Ulaş, Barış, Mücahit gibi, o güne kadar tercih edilmeyen ideolojik tınılar arttı.
*
90′larda can modası başladı.
Gelenek ile modern buluştu, dedelere ilaveler yapıldı, Kemalcan, Mehmetcan, Alican, Mithatcan gibi… Kızlara ise, resmen nur yağdı, ninelere ilaveler yapıldı, Ayşenur, Fatmanur, Yurdanur… (Onur’larla çok kafa yaptık bu sayede!)
*
Milenyumla beraber, erkeklerde tek tük de olsa, Ensar, Yasin, Enes, Bilal, Furkan başladı. Kızlarda ise, dini ağırlık, Rabia, Merve, Sümeyye, Şeyma, Medine, Kübra hayli sıklaştı.
*
Ve, 2011′in ilkleri…
Beyzanur, Bedir, Muhammed, Yemen, Enes, Hüsna, Cuma, İkranur, Amine, Yüsra, Recep Tayyip… İstanbul’dan Adana’ya isim haritası komple değişmiş.
*
İki şehir hariç…
İzmir ve Diyarbakır.
*
Enteresan şekilde…
İzmir ve Diyarbakır’da dünyaya gelen ilk bebişlere, aynı isim konuldu: Umut.
 
Copyright 2009 Adam Olacak Fikirler. Powered by Blogger
Blogger Templates created by Deluxe Templates
Wordpress by Wpthemesfree